Akdeniz Deniz Kirliliği Sorunu
Akdeniz, dünya üzerinde hem doğal güzellikleri hem de zengin biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çeken bir denizdir. Ancak son yıllarda, Akdeniz’in ekosistemi ciddi bir tehdit altında. Deniz kirliliği, bölgenin çevresel, ekonomik ve sosyal dengelerini sarsan en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Bu makalede, Akdeniz’de deniz kirliliğinin boyutları, temel kaynakları, ekosistem ve insan sağlığı üzerindeki etkileri, alınan önlemler ve çözüm önerileri kapsamlı şekilde incelenecektir.
Akdeniz’de Deniz Kirliliğinin Boyutları
Akdeniz, kapalı bir deniz olması ve etrafında yoğun nüfuslu ülkelerin bulunması nedeniyle kirliliğe karşı özellikle savunmasızdır. Dünya genelinde deniz kirliliği hızla artarken, Akdeniz bu alanda en alarm verici bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ahmet Kıdeyş’in açıklamalarına göre, Akdeniz, dünyadaki diğer denizlerle ve Atlantik Okyanusu kıyılarıyla kıyaslandığında en kirli denizlerden biri olarak kabul ediliyor. Her yıl Akdeniz’e ortalama 229 bin 465 ton plastik atık ekleniyor ve bu miktarın yüzde 99’u deniz tabanında, kalanı ise deniz yüzeyinde veya plajlarda birikiyor. Türkiye, Akdeniz’i en çok kirleten ülkeler arasında üst sıralarda yer alıyor; WWF ve diğer çevre kuruluşlarının raporlarına göre, Türkiye Akdeniz’e yılda yaklaşık 24 bin ton plastik atık bırakıyor.
Akdeniz’in kirliliğinin yüzde 95’i plastik atıklardan oluşuyor. Halihazırda bir kilometrekarede 5 milimetreden küçük 1,25 milyon plastik parça bulunuyor. Plajlarda biriken plastik miktarı Türkiye’de kilometrede 374 kilogramı buluyor. Bu rakamlar, Akdeniz’in ne kadar ciddi bir plastik tehdidiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Deniz Kirliliğinin Temel Kaynakları
Akdeniz’de deniz kirliliğinin başlıca kaynakları arasında sanayi atıkları, evsel atıklar, tarımsal kimyasallar, petrol sızıntıları, deniz taşımacılığı ve plastik atıklar öne çıkıyor. Özellikle kıyı şehirlerinden denize bırakılan kanalizasyon ve katı atıklar, su kalitesini ve ekosistemi büyük ölçüde bozuyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde, atık yönetimi altyapılarının yetersizliği ve hızlı kentleşme, kirliliğin artmasına neden oluyor.
Sanayi tesislerinden ve rafinerilerden kaynaklanan kimyasal atıklar, özellikle Mersin ve İskenderun gibi sanayi bölgelerinde yoğunlaşıyor. Deniz yolu ulaşımı, petrol taşımacılığı ve gemi kazaları, Akdeniz’deki petrol kirliliğinin başlıca nedenleri arasında. Denizcilik faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar, hem suyun kalitesini hem de deniz canlılarının yaşamını tehdit ediyor.
Akdeniz’e dökülen büyük nehirler de önemli birer kirlilik kaynağı. Nil, Seyhan, Ceyhan, Büyük Menderes ve Po gibi nehirler, beraberlerinde binlerce ton atık ve kimyasal maddeyi Akdeniz’e taşıyor. Akdeniz’e kıyısı olan büyük şehirlerin (Barselona, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, İskenderiye, Beyrut, Atina, Marsilya gibi) atık yükü de kirliliğin boyutunu artırıyor.
Plastik Kirliliği: Akdeniz’in En Büyük Tehdidi
Akdeniz’de deniz kirliliğinin en büyük payı plastik atıklara ait. WWF’nin raporuna göre, Akdeniz’deki plastik atıkların yüzde 95’i plastiklerden oluşuyor. Tek kullanımlık plastikler, ambalajlar, torbalar, şişeler, kapaklar, pipetler ve özellikle balıkçılıkta kullanılan misinalar, deniz ekosistemine büyük zarar veriyor. Büyük plastik atıklar, fok, deniz kaplumbağası ve balina gibi büyük deniz canlılarının yaralanmasına veya boğularak ölmesine neden oluyor. Küçük plastikler ise deniz canlıları tarafından yutuluyor ve besin zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşıyor.
Plastik atıkların büyük çoğunluğu biyoçözünür olmadığı için denizlerde binlerce yıl boyunca kirlilik yaratmaya devam ediyor. Sigara izmariti 5 yıl, plastik torba 20 yıl, plastik bardak 50 yıl, misina ise 600 yıl boyunca doğada kalabiliyor. Deniz tabanında biriken plastikler, deniz canlılarının yaşam alanlarını yok ediyor ve ekosistemin dengesini bozuyor.
Plastik kirliliği, sadece deniz canlılarını değil, aynı zamanda insan sağlığını da tehdit ediyor. Akdeniz’de yakalanan balık ve deniz ürünlerinde mikroplastiklere rastlanıyor. Bu mikroplastikler, besin zinciri yoluyla insan vücuduna geçiyor ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Diğer Kirlilik Türleri ve Etkileri
Akdeniz’de deniz kirliliği sadece plastiklerle sınırlı değil. Kimyasal atıklar, ağır metaller, petrol türevleri, evsel ve endüstriyel atıklar, tarımsal gübre ve pestisitler de önemli kirlilik kaynakları arasında. Özellikle petrol rafinerileri ve boru hatlarından kaynaklanan sızıntılar, suyun yüzeyinde ve tabanında kalıcı kirlilik yaratıyor. Deniz taşımacılığında kullanılan gemilerin atık suları ve balast suları, deniz ekosistemine zararlı organizmaların yayılmasına neden olabiliyor.
Arıtma tesislerinin yetersizliği, bakteriyolojik kirlenmeye de yol açıyor. Birçok Akdeniz sahilinde Escherichia coli oranları zaman zaman yükseliyor. Bu durum, hem deniz canlıları hem de denizde yüzen insanlar için sağlık riski oluşturuyor.
Kıyı şehirlerinin büyümesiyle birlikte, inşaat atıkları ve kanalizasyon suları da doğrudan denize karışıyor. Bu atıklar, deniz ekosisteminin bozulmasına, suyun bulanıklaşmasına ve oksijen seviyesinin düşmesine yol açıyor. Denizlerdeki oksijen azalması, balık ölümlerine ve ekosistemin çökmesine neden olabiliyor.
Akdeniz’de Deniz Kirliliğinin Ekosistem ve İnsan Sağlığına Etkileri
Akdeniz’de deniz kirliliği, ekosistemin tüm bileşenlerini olumsuz etkiliyor. Plastik ve kimyasal atıklar, deniz tabanında birikerek mercan resiflerinin, deniz çayırlarının ve balık yuvalarının yok olmasına neden oluyor. Deniz kaplumbağaları, foklar, yunuslar ve balinalar gibi birçok tür, plastik atıkları yiyecek sanarak yutuyor ve hayatını kaybediyor.
Kirlilik, Akdeniz’in biyolojik çeşitliliğini tehdit ediyor. Bölgede yaşayan 134 farklı deniz canlısı türü, plastik ve kimyasal kirlilikten doğrudan etkileniyor. Ayrıca, deniz ürünleriyle beslenen insan toplulukları da risk altında. Mikroplastikler ve kimyasal kirleticiler, balık ve kabuklu deniz ürünleri yoluyla insan vücuduna geçiyor; uzun vadede toksik etkiler, hormonal bozukluklar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Kirlilik, turizm ve balıkçılık gibi Akdeniz ekonomisinin temel sektörlerini de tehdit ediyor. Kirli plajlar, turistlerin bölgeye ilgisini azaltıyor; balık stoklarının azalması ise balıkçılıkla geçinen toplulukların geçimini zorlaştırıyor. Deniz kirliliği, Akdeniz’in doğal güzelliklerinin ve ekonomik potansiyelinin kaybına yol açıyor.
Akdeniz’de Kirliliğe Karşı Alınan Önlemler ve Uygulamalar
Akdeniz’de deniz kirliliğiyle mücadele için hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çeşitli önlemler alınmaktadır. Türkiye, Akdeniz’i en çok kirleten ülkelerden biri olarak, son yıllarda deniz kirliliğiyle mücadelede önemli adımlar atmıştır. Mersin Büyükşehir Belediyesi gibi yerel yönetimler, deniz kirliliğiyle mücadeleye 7/24 denetim esaslı çalışmalarla devam ediyor. Elektronik Gemi Denetim Sistemi (EGDS) ile denizi kirleten gemilere anında müdahale ediliyor ve cezai işlemler uygulanıyor.
Uluslararası düzeyde, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler Barselona Sözleşmesi gibi anlaşmalar çerçevesinde işbirliği yapıyor. Bu sözleşme, Akdeniz’in korunması ve sürdürülebilir kullanımı için ortak standartlar ve uygulamalar öngörüyor. Deniz koruma alanlarının oluşturulması, deniz taşımacılığının sıkı denetlenmesi ve atık yönetimi altyapısının güçlendirilmesi, alınan başlıca önlemler arasında yer alıyor.
Plastik kullanımının azaltılması, tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması ve geri dönüşümün teşvik edilmesi gibi politikalar, Akdeniz’de plastik kirliliğinin azaltılması için hayati öneme sahip. Atık yönetimi ve geri dönüşüm tesislerinin yaygınlaştırılması, denizlere giden atık akışını azaltıyor ve çevreye verilen zararı en aza indiriyor.
Kamu bilinçlendirme ve eğitim faaliyetleri de deniz kirliliğiyle mücadelede önemli rol oynuyor. Toplumun deniz kirliliğinin etkileri hakkında bilgilendirilmesi, çevresel sorumluluk bilincinin artmasını sağlıyor. Eğitim programları, kampanyalar ve medya çalışmaları, denizlerin korunması konusunda farkındalığı artırıyor.
Çözüm Önerileri ve Geleceğe Dair Umutlar
Akdeniz’de deniz kirliliğiyle mücadele, çok boyutlu ve sürekli bir çaba gerektiriyor. Sorunun çözümü için hem bireysel hem de kurumsal düzeyde adımlar atılması şart. Atıkların kaynağında ayrıştırılması, geri dönüşümün teşvik edilmesi ve atık yönetimi altyapısının güçlendirilmesi, kirliliğin önlenmesinde temel adımlar arasında. Sanayi tesislerinin ve şehirlerin atık sularının arıtılması, denize doğrudan deşarjın önlenmesi gerekiyor.
Deniz taşımacılığında sıkı denetimler, gemi atıklarının kontrolü ve petrol sızıntılarına karşı hızlı müdahale ekiplerinin oluşturulması, kirliliğin azaltılmasında etkili yöntemlerdir. Plastik kullanımının azaltılması için yasal düzenlemeler, depozito sistemleri ve çevre dostu alternatiflerin teşvik edilmesi gerekmektedir.
Deniz koruma alanlarının sayısının artırılması, hassas ekosistemlerin insan etkisinden korunmasını sağlar. Bilimsel araştırmaların ve izleme çalışmalarının artırılması, kirliliğin kaynaklarının ve etkilerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. Uluslararası işbirliği, Akdeniz’in bir bütün olarak korunması için vazgeçilmezdir.
Bireyler olarak da deniz kirliliğiyle mücadelede sorumluluk almak mümkündür. Plastik kullanımını azaltmak, atıkları geri dönüştürmek, deniz ve sahil temizliği etkinliklerine katılmak, çevre dostu ürünler tercih etmek gibi basit adımlar, büyük değişimlere yol açabilir.
Sonuç
Akdeniz, insanlık için paha biçilmez bir doğal ve kültürel mirastır. Ancak deniz kirliliği, bu eşsiz ekosistemi ve bölge insanlarının yaşamını tehdit ediyor. Plastik ve kimyasal kirlilik, deniz canlılarını, insan sağlığını ve bölge ekonomisini olumsuz etkiliyor. Akdeniz’in sağlığını korumak için atılacak her adım, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de ilgilendiriyor. Etkili atık yönetimi, plastik kullanımının azaltılması, deniz koruma alanlarının artırılması ve kamu bilinçlendirme çalışmaları, Akdeniz’in temiz ve sağlıklı kalması için hayati öneme sahip. Akdeniz’in geleceği, hepimizin sorumluluğunda; denizlerimizi korumak, yaşanabilir bir dünya için vazgeçilmezdir.