Dünya, insan faaliyetlerinin atmosferdeki karbondioksit (CO2) konsantrasyonunu %33’ten fazla artırdığı bir dönüm noktasında bulunuyor. Araştırmalara göre, Sanayi Devrimi’nden bu yana gerçekleşen bu artış, insan uygarlığının 2050’li yıllarda yüksek risk altında olacağını gösteriyor.
Sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar yarıya indirmezsek, iklim değişikliği nedeniyle gezegenimiz, gıda üretimi, insan sağlığı ve ekonomi gibi toplumsal hayatın her yönü olumsuz etkilenebilir. Küresel ısınma nedeniyle dünyanın dört bir yanında kuraklık, sel ve aşırı sıcaklık gibi olumsuz olaylar yaşanacak ve bu etkileri şimdiden hissetmeye başladık.
Kentleşme, küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Bugün dünya nüfusunun %55’i kentlerde yaşarken, bu oranın 2050’ye kadar %68’e çıkması bekleniyor. Şehirler, enerji tüketimi ve sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmından sorumlu. Bu sebeple, akıllı şehir stratejileri ve yapay zekânın çevre konularında önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.
Yapay zekâ, enerji emisyonlarını azaltarak daha yeşil bir çevre oluşturulmasına yardımcı oluyor. Akıllı trafik yönetimi sistemleriyle trafik yoğunluğunu azaltmak, hava koşullarını tahmin ederek çevre koruma çalışmalarını hızlandırmak gibi pek çok alanda yapay zekânın etkili bir şekilde kullanılması gerekiyor.
Üretim, tarım, ulaşım, atık yönetimi gibi alanlarda yapay zekânın kullanımı ile karbon ayak izi düşürülerek çevreye daha fazla fayda sağlanabileceği belirtiliyor. Özellikle meydana gelebilecek doğal afetlerin önlenmesi ve atık yönetimi gibi konularda yapay zeka teknolojileri hayati bir rol oynayabilir.
Yapay zekâ, küresel ısınma ile mücadelede enerji üretimi, ulaşım, tarım, orman yangınları gibi alanlarda önemli katkılar sağlarken, endüstriyel atıkların azaltılmasına ve çevre koruma çalışmalarına destek veriyor. Bu teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılmasıyla atmosferdeki metan gazı gibi zararlı emisyonların daha hızlı tespit edilip çözüme kavuşturulabileceği belirtiliyor.